Melih Cevdet Anday okuyor; Güneşte

GÜNEŞTE Çünkü saatler dardır, her şeyi almaz Güneşte çözülür ve kayarlar bir yana. Mısırlar güçlükle büyürken yağmursuzluk Kaygılandırır dilsiz bahçıvanı. Sessiz kuşlar, bir keçi, ağır iğde ağaçları. Bir araba geçti incelmiş yoldan El salladı biri, belki tanıdık, Belki değil, süreksizliğin…

Cemal Süreya okuyor; Gül

Gül Gülün tam ortasında ağlıyorum Her akşam sokak ortasında öldükçe Önümü arkamı bilmiyorum Azaldığını duyup duyup karanlıkta Beni ayakta tutan gözlerinin Ellerini alıyorum sabaha kadar seviyorum Ellerin beyaz tekrar beyaz tekrar beyaz Ellerinin bu kadar beyaz olmasından korkuyorum İstasyonda tiren…

Nazım Hikmet okuyor; Salkım Söğüt

Salkım Söğüt Akıyordu su Gösterip aynasında söğüt ağaçlarını. Salkımsöğütler yıkıyordu suda saçlarını! Yanan yalın kılıçları çarparak söğütlere Koşuyordu kızıl atlılar güneşin battığı yere! Birden Bire kuş gibi Vurulmuş gibi Kanadından Yaralı bir atlı yuvarlandı atından! Bağırmadı, Gidenleri geri çağırmadı, Baktı…

Kul Nesimî’den; Derdim Ondur

Derdim ondur, çün dokuz diyemem ağyare men Sekiz’inde kaldı aklım, yedi’sinde avare men. Altı’sı mende var iken, beş’ten çekemem elimi Dört’te Hûdâ lûtfederse ,üç’te buldum çare men. Ey Nesimi çün iki gönül hali değildir! Anın için yalvarırım gece gündüz bir’e…

Mahdumkulu Firakî okuyor; Çaldı Gitti

Çaldı gitti Bu dünya bazigârdır (sahnedir) Bazısını çaldı gitti Gümrah edip (saptırıp) nicelerini Yoldaş deyip aldı gitti Akıl fikir et her kaçan (zaman) Yüz konan var yüz göçen Taht-ı asmadan uçan(gökyüzünün tahtında) Süleyman öldü gitti Ya mürüvvetli şahım Ümidim kıblegahım…