Küpe – Yavuz Altınışık*

Dar çağlarından geçtim de eğilmedim kırk can verdim az gelir

Çok yaşadım, yavaşladım. Pas tuttu boynuma çalınan pençe

Kederle emzirdiler beni. Ta ezeldendir dilime sürüldü gaflet

Değil çelik değil mermer ahındır kahr ile lokmama karılan zehir.

Bozdum da dilimi taştan kurdum inmek için gündeliğin diline

Duymadı doğurduğum sancının çığlığını karnımdaki vantrilok

Bak batıyor batmakta olan ecel beşiğinde sallanandır tenimiz

Peş peşe darbelerle dehrini suvarıyor dallardaki tomurcuk.

Ten yundum ölü gömdüm çocuklar ki açıkta kanamayan yaradır

Canda leke canda buğu canda çizilir acının kamaşık minyatürü

Yaprakla rüzgâr arasına toprağın mazgalına kapanıp da bir ömür

Yüz akımdır diyerek yedi düvel dolaştırsam sırtımdaki kamburu.

Olaydım da taşlanaydım terkinde ufalanan taşlar gibi nicesiz

Kuşlar da dadanaydı göğümde palazlanan çiçeklerin tarhına

Toplayıp senden bahsedeydim gencine ihtiyarına dünyanın

Azık da kıraydım yetmeyeydi sağların ağzına sürdüğüm ecza.

Kul olmadan put yonttum Ya Rab kendi kıymığımdan incecik

Ol kırık bir karaltı gibi taşırmış meğer yükünü bağrında insan

Ben ki haram ben ki zelil suya çalsalar yunmaz özüm az gelir

Kan gelir de kahır gelir Rahman sensin ya zülcelal-i ve’l ikram.

 

*Melamet Dergisi’nin 7. sayısında yayınlanmıştır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir