Nazım Hikmet okuyor; Salkım Söğüt

Salkım Söğüt Akıyordu su Gösterip aynasında söğüt ağaçlarını. Salkımsöğütler yıkıyordu suda saçlarını! Yanan yalın kılıçları çarparak söğütlere Koşuyordu kızıl atlılar güneşin battığı yere! Birden Bire kuş gibi Vurulmuş gibi Kanadından Yaralı bir atlı yuvarlandı atından! Bağırmadı, Gidenleri geri çağırmadı, Baktı…

Kul Nesimî’den; Derdim Ondur

Derdim ondur, çün dokuz diyemem ağyare men Sekiz’inde kaldı aklım, yedi’sinde avare men. Altı’sı mende var iken, beş’ten çekemem elimi Dört’te Hûdâ lûtfederse ,üç’te buldum çare men. Ey Nesimi çün iki gönül hali değildir! Anın için yalvarırım gece gündüz bir’e…

Mahdumkulu Firakî okuyor; Çaldı Gitti

Çaldı gitti Bu dünya bazigârdır (sahnedir) Bazısını çaldı gitti Gümrah edip (saptırıp) nicelerini Yoldaş deyip aldı gitti Akıl fikir et her kaçan (zaman) Yüz konan var yüz göçen Taht-ı asmadan uçan(gökyüzünün tahtında) Süleyman öldü gitti Ya mürüvvetli şahım Ümidim kıblegahım…