Sekreter Neyi Gizler?

Şeffaflık Toplumu kitabıyla küresel polyannacılığın geldiği noktayı en açık haliyle gözümüze sokan Byung Chul Han, kapitalizmin nasıl kutsallaştırıldığına dair kaleme aldığı Teşhircilik Toplumu başlığında ise Walter Benjamin’den alıntılayarak şeffaflık ile gizlilik arasındaki ayrıma dikkatimizi çeker;

Kült görevi” üstlenen nesnelerde” der “önemli olan “görülmelerinden ziyade mevcudiyetleridir. “Kült değerleri” teşhir edilmelerinden değil, mevcudiyetlerinden kaynaklanır.”* Teşhircilik ideolojisinin dayatması ile geleneksel algı arasındaki tersineliğe işaret eden Byung Chul Han geleneksel dünyada kutsal olanın aynı zamanda gözden ırak ve ulaşılmaz olması gerektiğini söyler. “Kült görevi” olanın değeri ancak gizliliği oranında artar. Modern düşünce biçimi ise sadece kutsal olanın değil, temas ettiği her şeyin üzerindeki örtüyü kaldırarak herkesi aynılık cehenneminde buluşturmak ister.

Siyaset, ekonomi, yönetim biçimleri, kişisel veriler, aile, hatta cinsellik… Her alanın teşhir edilmesinden yanadır şeffaflık ideolojisi. Kült değerin gizliliğindeki öneme binaen Chul Han, kadim dönemlerde Meryem ikonlarının örtüyle kapatıldığı ve sadece yılın belli aylarında insanlara gösterildiği örneği ile meseleye izah getirir. Bunu da ayırma, sınırlama ve kilit altına alma anlamına gelen  kavramlarını paranteze alarak yapar. Chul Han’a göre teşhircilik toplumu, pornografik bir toplum olup transparanlaştırılmış bir sapmanın içindedir. Böyle bir toplumda aşkın olanın izine rastlanmaz. İnsanın aşkın olanla irtibatı ancak secret – secretus kavramıyla kilit altına alınarak gerçekleşebilir. Burada kilit kavram secret – secretus’tur.

Chul Han’ın söylediklerini dikkate aldığımızda; en ilerisinden en ilkeline kadar bütün toplumsal yapılarda gizliliğin, özellikle aşkın olanın mahremiyetinin büyük önem teşkil ettiğini görüyoruz. Sadece Meryem ikonlarının değil Kâbe’nin de örtüyle kaplı olması bu anlamda tesadüf değildir. Mushaf olarak Kur’an-ı Kerim’i bir örtü ya da kap içinde saklanması hatta Tanrı’nın, kullarıyla bir örtü aracılığı ile konuşması da secretus’un parantezine dâhildirKıymet atfettiğimiz nesneleri kat kat örtüler içinde saklamamız kutsal olanın mahremiyetine ilişkin bir davranış biçimidir. Mukaddes emanetlerin örtüler içinde saklandığını ve bu nesnelerin kamuya açılmasının belli zamanlarda, belli ritüeller çerçevesinde gerçekleştiğini biliriz. Hiçbir din yoktur ki; perde ya da örtüyü önemsemesin. Bu anlamda Kutsal’ın kutsiyetini artıran şey taşıdığı sırda gizlidir. Sırrın ulaşılabilirliği ise secretus’la önlenmiştir.

Günümüz modern düşünce biçimin savaş açtığı şeyde tam olarak yukarıda bahsettiğimiz secretus’la ilgilidir. Sırrın, mahremiyetin ya da herhangi bir olgunun kültleştirilmesini kendi varlığına yönelik bir tehdit olarak kabul eder. Temel prensibi manyetik iletişimin sağladığı imkânlarla her şeyin görünür olmasıdır. Kitlelerin emrine amade edilecek her türlü mesajın güdükleştirilerek enformasyona dönüştürülmesinde sakınca görmez. Düzenin sürdürülebilirliği için esas olan kolay ulaşılırlık ve açıklıktır. Açık toplum der mesela; hiçbir bariyeri olmayan bir perdesizlikten bahseder. Sırrı olmayan, her şeyiyle teşhir edilmiş çıplak kullar ister propagandasını yaptığı şeffaflık dini için. Var olduğuna ancak yapıp ettiğini göstermekle ikna olan bir insan kalabalığı tasarlamaktır onun arzusu. Beden politikasını deklanşör sesine ayarlı gösteri üzerine kurgular. “Bas, çek ve teşhir et”ten ibarettir mottosu! Sadece sanat ve siyasetini değil mimarisini de bu şeffaflığa göre ayarlar. Patronu karanlıkta tutsa da işyeri ortamlarının kasvetini şeffaflığın ışıltısıyla ferahlatmak ister. İnsanlar arasındaki somut iletişimin sıfır olmasına karşılık şeffaflık oranlarının beklenenin üstünde olmasını hedefler.

Her alanda şeffaflığı dayatan düzen, öte yandan, kendi içinde, kullarının gözüne batmayacak bir secretus’u sürdürmeyi de ihmal etmez. Her şeyin afişe edilmesi isteğinin altına kendisi için en hayati olanı gizler! Sırrını, sekreterin kendisinde saklar.

Peki, nedir sekreterde olan bu sır? Hemen her yerde kendisine denk geldiğimiz halde kimsenin şikâyet etme gereği duymadığı bu sekreter neyi gizler? Geç Latince döneminden, gizli görevli ya da emanetçi anlamına gelen asistanın neye hizmet ettiğini tam olarak kestiremesek de sekreterin bir şeyleri gizlediğini anlamakta zorlanmayız. Secretus kutsalın kutsiyetini artırıyor ve kült olanla sıradan olan arasında ayırma, sınırlama ve kilit altına alma görevi yapıyorsa sekreter de bir şeyi bir şeyden ayırıyor demektir. Ayırdığı şey ise mevcut düzenin her şeyden sakındığı lokomotifidir. Kontrol mekanizmasının güçlenmesi adına teşhirciliği allayarak kitlelere pazarlayan kapitalizm, en büyük kutsalı olan sermayeyi sekreter marifetiyle mahirane bir şekilde perdelemek ister. Her olanı ekrana yansıtan düzen patronun kapısına secretus’tan bir örtü çeker. Kutsal olan, sermayenin kendisi olduğu için patron odasının kolay ulaşılabilir bir şeffaflıkta olmasını istemez. O kutsiyetin kült görevini ise önünde beklettiği sekreterle koruma altına alır. Sekreter patronu koruyup gizlemekle kalmaz aynı zamanda o patronun temsil ettiği değerleri de kutsayarak kültleştirir.

* Byung Chul Han.

** Byung Chul Han, Metis, s. 26, Mayıs 2017

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir