Siyasetin Filmi Filmin Siyaseti

Cumhurbaşkanı ve 27. dönem milletvekili genel seçimleri için Türkiye, 24 Haziran’da sandığa gidiyor. Henüz seçimlere vakit varken siyasi çekişmenin sonuçlarının ne olacağı tartışmasını bir kenara bırakıp, bu yarışta siyaset arenasının reklam filmleri üzerinden nasıl bir performans sergilediğine biraz dikkat kesilmek istedim.

Ak Parti’nin Reklam Performansı Zayıf

Siyasi partilerin 24 Haziran seçimleri için yaptığı reklam propagandalarında Ak Parti’nin rakiplerine göre bir adım önde gittiğini söyleyebiliriz. Fakat bu bir adımlık farkı yapılan işin niteliğindense, rakiplerinin sergilediği niteliksiz içerik üzerinden okumanın daha sağlıklı olacağı kanaatindeyim. Zira Ak Parti 15 yıllık geçmişi ile reklam konusunun ne denli ciddi bir iş olduğunu diğer partilerden daha iyi biliyor. Sonuçta; yapılan icraatların, sunulan vaatlerin doğru bir şekilde seçmene aktarılmasının sandıktaki yansımasını tecrübe etmiş uzunca bir geçmişi var. İcraatların reklam üzerinden seçmen hafızasında diri tutulmasının başarısını fazlasıyla tatmış bir parti olarak, reklam işini başından beri ciddiye alan bir parti. Dolayısıyla rakiplerine göre daha profesyonel yaklaşımda bulunması normal. Fakat bu seçimde bir aksilik olduğu da gözden kaçmıyor değil. Daha önceki seçimlerden, reklam filmlerinin kalitesine aşina olduğumuz Ak Parti bu seçimlerde dil, üslup ve içerik olarak zayıf bir yola kaymış durumda. Bu durumu ya parti propagandasındaki stratejik kayma ile ya da rahmetli Erol Olçok’un yokluğuyla açıklayabiliriz ancak.

Yeşilçam Nostaljisi Sandığı Etkiler mi?

Ak Parti’nin “Türkiye Vakti” başlığıyla yaptığı filmlerin çoğu etki bakımından düşük bir ritimle izleyiciye sunuluyor. Acemi, sönük, ne dediği tam anlaşılmayan bir soğukluk var filmlerin genelinde. Özellikle Tatar Ramazanlar, Turist Ömerler, Mahmut Hocalar ve Adile Teyzelerle gereksiz nostaljiye girilmiş. Bkz: (https://www.youtube.com/watch?v=7EE6KbD4lP4 ) Örnekteki filmin hangi mantıkla yapıldığı meçhul? Neyi işaret ettiği belli olmadığı gibi neye davet ettiği de anlaşılmıyor. İzledikten sonra Yeşilçam romantizminden çıkamamış bir zihnin faciası kalıyor içimizde. Metindeki cümleler tam anlamıyla üçüncü sınıf bir belediye şairinden çıkmışa benziyor. “Boğazımıza aynı leblebi tozu kaçtı” türünden gereksiz cümleleri siyasi bir propaganda haline getiren aklın romantizmini ister istemez merak konusu yapıyoruz.

Your God Is Dead Bir Taktik Hatası Mı?

24 Haziran Seçimi (Fransa – Almanya – Japonya – Amerika ilh.) başlığı ile paylaşılan reklam filminin ( https://www.youtube.com/watch?v=xQeEWkfbKD4  ) müzik ve görsellik bağlamında dikkat çekici bir nitelik sunduğunu inkâr edemeyiz. Etkileyici ritmi, minimal ölçülerdeki görsel sunumu ve yerinde kıyaslamaları ile dikkat çekiyor. Birden bire karşılaşılan örneklemelerin nasıl bir sonuca bağlanacağı sorusu izleyici merakını dinç tutmaya yönelik bir netliği de beraberinde getiriyor. Müzik görseli yüceltirken, görsel de müziğin ritmini tamamlıyor. Fakat bu filmlerde kullanılan müziğin sadece ritmik olarak değil isim olarak da dikkat çeken bir tarafı olduğunu belirtmeden geçmeyelim. Eser sahibi Daniel Beijbom. Eserin adı ise Your God Is Dead. Bu türden büyük işlerde telif gibi bir meselenin göz ardı edilmesi söz konusu bile olamaz. Telifi bir kenara bırakırsak kullanılan eserin ismi ile parti kimliği arasında bilenlerin gözünden kaçmayacak ciddi bir tezat ortaya çıkıyor. Ak Parti gibi muhafazakâr kitleye hitap eden bir siyasi organizasyonun reklam filminde Senin Tanrın Öldü ismini taşıyan bir müzikal eserin kullanılmasının ne tür çalkalanmalara yol açacağını deneyimli bir reklamcının hesap etmesi gerekirdi. Demek ki hesap etmemiş. Ya gözden kaçmış ya da bir şey olmaz gevşekliğinde görmezden gelinmiş. Herhalükârda bu, iki uçlu değeneği tutuşturur adamın eline. Eğer “gözden kaçırdım, bağışlayın” dersen, özür değil kendini  tahkir edersin. Yok, “bilinçli kullandım” da ısrar edersen bu sefer de seçmeni!

Uzak Tarihten Yakın Tarihe Pathos Damarı

İstanbul’un Fethi’nin 565. Yıldönümü üzerine yapılan reklam filmi (https://www.youtube.com/watch?v=EqNo4wBHP0I) özellikle Diriliş ve Payitaht gibi tarihi karakterler üzerinden kurgulanan dizilerin rağbet gördüğü bir dönemde dikkate değer bir etki ortaya çıkardığı açık. Pathos damarın yakalandığı sunum da Fatih Sultan Mehmet üzerinden epik bir anlatı sergileniyor. Sırasıyla birçok önemli şahsiyet öne çıkarılarak devamlılık fikrine vurgu yapılıyor. Fakat metinin içeriği ile kullanılan görsellerin irtifası arasında yer yer iniş çıkışlar oluyor. Animasyonlarda içe sinmeyen, aceleye getirilmiş bir acemilik bulunduğunun da altını çizmek gerek. Yersiz ve abartılı görsel efektlerin kullanımları da göze fazlasıyla batıyor. “Kurtlar kuşlar yürüsün” ifadesinin geçtiği kısımda, atlılarla beraber koşan kurt sürüsünün ulumalar eşliğinde koşmasını Ak Parti’nin, müttefiki MHP seçmenine bir göz kırpması olarak değerlendirsek de gereksiz bir kullanım olduğunu da belirtmekte fayda var. Ufak tefek eksikliklerine rağmen uzak tarihten yakın tarihimize birçok tarihi şahsiyeti içeriğine dahil etmesi bakımından başarılı bir film.

Kürt Seçmen İçin Daha Etkili Bir Anlatım Bulunabilirdi

Özellikle Kürt seçmeni merkeze alan reklam filmleri inandırıcılık bakımında zayıf. Vakit Kardeşlik Vakti adıyla yapılan reklam filmleri (https://www.youtube.com/watch?v=NbBE1TgCViU)  yine üçüncü sınıf bir reklamcının elinden çıkmışa benziyor. Anlaşılan o ki; anlatıya biraz samimiyet ekleyeyim düşüncesi, oynatılan karakterleri gerçek kişiler üzerinden kurgulamaya itmiş yönetmeni. İyi niyetin her zaman doğru sonuca götürdüğü söylenemez, bazen felaketi de davet ettiği olmuştur. Oysa samimiyeti artırsın diye yapılan bu tür yaklaşımların oyunculuk bakımından iğreti duracağını ve buna bağlı olarak da tersine bir etki yaratma riskini doğacağını yönetmenin öngörmüş olması gerekirdi. Bu öngörüsüzlüğün sonucu da iyi niyetin acemiliğe dönüşmesine yol açmış. Bu türden bölgesel çalışmaları yöredeki tiyatro sanatçılarının desteği ile yürütmenin daha makul olacağı en başından kestirilmesi gerekirdi.

Sonuç olarak Ak Parti’nin geçen seçimlerden aklımızda kalan Haydi Bi Daha, Haydi Anadolu, Millet Eğilmez gibi etkili, kendini izleten, dikkat çekici çalışmalarını bu seçimde göremiyoruz.

Not: Tam bu satırları yazdığım sırada Ak Parti’nin son reklam filmi olan Zümrüdü Anka düştü ekranlara. (https://www.youtube.com/watch?v=rSTkxC-D4Do ) Türkiye’nin tarihi rolü, etkili bir anlatımla Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından seslendiriliyor. Büyük bir prodüksiyon olduğu ortada. Paraya fazlasıyla kıyılmış. Feridüddin Attar’ın Mantıku’t-Tayr’ından mülhem güzel bir betimleme olması da güzel olmuş. Ama yine de bir Erol Olçok dokunuşundan uzak olduğu anlaşılıyor.)

MHP’de Değişiklik Yok

MHP’nin geçmişte olduğu gibi bu seçimde de reklam filmi konusunda ciddi bir kampanya içine girmediğini biliyoruz. Dolayısıyla bu seçimde MHP’nin çok fazla reklam filmi olmadı. Davet filminin  (https://www.youtube.com/watch?v=A0jTSOz_g5Q) ekranlarda habire dönüp durması MHP’nin reklam konusundaki anlayışında herhangi bir değişikliğin olmadığına işaret ediyor. Türkiye bütünlüğü, geleneksel normlar üzerinden bölge bölge vurgulanarak ilerliyor. Her seçimde olduğu gibi bu seçimde de kullandığı enstrümanlar yine aynı: davul, zurna. Anadolu’yu, düğünü, bayramı imlediğinden, bu enstrümanlar, partinin ideolojik çizgisi paralelinde her hangi bir olumsuzluğa yol açmıyor. Sandıkta herhalükârda kendini belli edecek kemik seçmen kitlesine güvendiğinden olsa gerek ki seçimin reklam boyutuna çok iltifat etmiyor MHP. Dolayısıyla iş olsun diye yapılacak filmin görsel niteliğiyle de çok ilgilenmiyor. Kemik seçmen kitlesi de olsa MHP’nin doğru bir yol izlediğini söyleyemeyiz. Her şeyin birbirini değiştirerek dönüştürdüğü böylesine güçlü bir etkileşim çağında geniş bir tabanı olan siyasi partinin güncel enstrümanları kullanmadan yoluna devam etmesi genç seçmen kitleyi ıskalayacağı anlamına gelir. Düğünün, derneğin artık davul zurna ile yapılmadığı gerçeğini hepimiz biliyoruz. Dolayısıyla salt hamasetle yola çıkma da pek ikna edici olmuyor artık gençler üzerinde. Daha rasyonel, daha ikna edici, hatta yer yer mizahî, güncel meseleler üzerinden argümanlar üreterek söylemi çekici kılmak en iyisi.

Yeni Dönemin Prematüre Söylemi: İyi Parti

İyi Parti kendi gibi reklam konusunda da prematüre kaldı. Korkma başlıklı reklam filmi (https://www.youtube.com/watch?v=FzP2uaA7U34) olağanüstü bir inandırıcılık sorunu barındırıyor mesela. O kadar acemice ki filmin 1:20 saniyesinde kameraya ısrarla bakan oyuncuyu bile uyarma gereği duymamış yönetmen. Yüzünü Güneşe Dön Türkiye isimli reklam filmi ise doku olarak gevşek, donuk ve bön. Olsun da nasıl olursa olsun aceleciliğinde bir iş çıkmış ortaya. Kabul edelim etmeyelim; reklam işi görsellik işi, pratik zekâ işi, ritim işi, bütünsellik işi. Bunlardan birini çıkarsan geriye sıfır kalır. Güvenlik kamerasıyla çekilmiş hissi veren kaba saba görüntülerle bırak seçmen etkilemeyi, maydanoz bile satamazsın. Genel olarak İyi Parti’nin filmleri bir iticilik barındırıyor. İçerikleri gibi seslendirmeleri de ayrı bir itici. Metin ile görsel arasında zerre bütünlük yok. Biri kalk gidelim derken diğeri halt yeme otur dercesine birbiriyle çekişiyor. Keşke Demeyeceğim (https://www.youtube.com/watch?v=ghI4W0kgiMY&index=7&list=PLJdnAY1vMoDQHLr8m2ruJsQkUT07EPDbi ) başlığıyla sunulan filmler minimal ölçüleri kullansa da tatmin edici bir içerik sunmuyor. Oyuncuların acemiliği izleyeni irrite ediyor. Basitlik bir dereceye kadar iyidir. Fakat o bir derecenin altına düşüldüğünde bayağılaşır ve tahammülü zor bir yüke dönüşür. İyi Parti, bu işlerin acemiliğini daha çok çekeceğe benziyor; ömrü yeterse tabi.

Taklitte Başarının Adı: CHP

Anlatacak icraatın yoksa vaatlere sarılacaksın ya da reklamın iyisi kötüsü olmaz deyip ne bulduysan seçmene sunacaksın. CHP’nin tüm seçimlerdeki tek stratejisi bu. Muharrem İnce’nin süreç başlangıcından beri gördüğümüz tek yeteneği ise Erdoğan’ı taklit etmek. Öyle ki İnce; ses tonuna, konuşmalarındaki vurgularına, seçim platformda monoloktan ziyade diyalogu tercih ederek izleyicileri de konuşmasına dahil etmesine kadar Erdoğan’ı taklit ediyor. Zafer Muhteşem Olacak reklam filminin (https://www.youtube.com/watch?v=JHbbp8uNC6w ) giriş kısmındaki haykırışında bir Erdoğan mukallidinin karikatürünü net olarak görmüyor muyuz acaba? Fakat yine de bu film, kendini izlettiren bir ritme sahip. Kemal Kılıçdaroğlu’nun oynadığı Millet İçin Geliyoruz filmi (https://www.youtube.com/watch?v=Shd9OLvWKQQ) genel olarak derli toplu bir emeğin izini taşıyor. Meselenin dramatize edilmesinden metnin görsellerle olan uyumuna, müzik dozajının ayarına kadar bütünlüklü bir film. Fakat buna rağmen yine de Ak Parti’nin eski filmlerini hatırlatan bir kokusu olmadığı söylenemez. Diğer yandan Kılıçdaroğlu’nun canlandırıldığı animasyon reklam filmi (https://www.youtube.com/watch?v=B8T6yVCypBc ) günümüz gençlerinin rağbet gösterdiği alanları dikkate alan bir hassasiyetle yapılmış. Mizahla harmanlanarak gençlerin beğenisine sunulmuş. Diğer partilerin çok fazla ilgilenmediği bir alanda CHP üzerine düşeni yapmış anlaşılan.

Yarışın Renkli Aktörü: Saadet

Seçim yarışının reklam filmlerindeki en renkli aktörünün Saadet Partisi olduğunu söylesek abartmış olmayız. Adamlar Süper Temel Karamollaoğlu animasyonu bile yaptılar, daha ne olsun. (https://www.youtube.com/watch?v=JeIQrlu13_Q ) Ben yine de Temel Reis’li bir animasyonun daha isabetli olacağı kanaatindeyim.

Saadet Partisi’nin reklam konusundaki genel çizgisi sade, yalın ve etkileyicilikten yana olmuş. Filmlerin izlenmesinde bu sadeliğin epey katkısı olduğu inkâr edilemez. Basit ve etkili olan, gündelik meseleler üzerinden kurgulanan filmlerin görüntü yönetmenliğindeki niteliği de ayrıca takdir etmek gerekir. Meseleyi uzatmadan, abartıya kaçmadan, detaylarda boğulmadan derdini anlatan sunumların her zaman etkisi ve akılda kalıcılığı daha uzun ömürlü olmuştur. Saadet bunun fazlasıyla farkında. Değiştir sloganı çerçevesinde yayınlanan birçok filminde bu ilkenin derli topluluğunu görebiliyoruz. ( https://www.youtube.com/watch?v=Dp3wV1CvQiA ) Mesela bu reklam, ilk izlenildiğinde sıkı bir filme başlayacağımızın hissini vermiyor mu? Ayrıca meselesini hiç konuşmadan, hatta tersini yaparak rakibinin konuşması üzerinden etkili bir şekilde anlatması da gayet başarılı olmuş. Sonuç olarak Saadet Partisi renkli işler çıkarıyor, Erbakan Hocanın mizahını da yedeğine alarak.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir