Sona Jobarteh söylüyor; Jarabi

Afrika’nın kara’lığından koparılıp batının vahşi beyazlığına teslim edilen Müslüman köleler, esaretleriyle beraber iki şeyi de kucaklarında taşıyarak geldiler Yeni Dünya’nın krallığına. Müzik ve dua! Portekiz limanlarından Brezilya’nın maden ocaklarına, Londra’nın yeraltı dehlizlerinden Virjinya’nın tütün tarlalarına, ölesiye çalıştırıldılar. Açlığa, susuzluğa ve yok olup gitmeye karşı sarıldıkları şey bu iki gücün tınısı oldu. İlahi söyleyip, dua ettiler. Çocuklarına sadece bu tının izini bırakabildiler. Artık dilleri de dinleri gibi değiştirilmiş olsa da, sonradan gelen kara kuşaklar dedelerinden aldıkları bu mirası garip bir müzikale çevireceklerdi… O müzik başka bir şeydi, derinlerde kalan bir yaranın sızısını gün yüzüne vuru gibiydi. Bugün caz ve blues dediğimiz müziğin kökeninde hep o acının, o göğe yükselen duaların kokusu vardır. Dua ki en güçlü silahtır, tıpkı müzik gibi. İşte o duanın müzikle boyanan rengi. Eser Toumani Diabaté ‘ye ait. Adı ise Jarabi yani Yarabbi! Sona Jobarteh söylüyor; Jarabi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir